Benim Çocukluğum

Belli bir yaşıma kadar ev içinde yalnız , çocukluğunu sokakta yaşayan bir çocuktum.
Tek çocuk olduğum için örnek alacağım ne bir ablam , ne beni her şeyden koruyacak süper güç bir abim , ne de evin neşesi küçük bir yaratık vardı. Onun için dışarıyı daha çok severdim. Birçok çocukluk maceram vardır bu yüzden, tek çocuk olduğum için tek başıma kararlar alırdım , doğru ya da yanlış ayırt edemeden. Şimdi yaşadığım şehrin küçük bir ilçesinde yaşıyorduk o zamanlar , babam oradaki okulda müdürdü. Müdürün kızı olarak tanırdı herkes beni , küçük bir yerdi zaten. Kimi babama yaranmak için bana yalakalık yapar , kimi müdürün kızısın diye bir şey yapmıyorun diyerek bana sataşırdı. Bir de şansına hiç kız arkadaşım yoktu , etrafım erkek çocuk doluydu. Ben de mecbur erkeklerle takılırdım ; bisiklet sürer , misket oynar , kedileri kovalar , erkek erkeğe (!) okulun küçük havuzunu doldurup girerdik. Ben de onların erkek kankası olmuştum yani. 4.sınıfa geçtiğimde şehrin merkezine taşındık . Biz daireye taşınırken , apartmanın önünde üç dört kız oturmuş Barbie bebeklerle oynuyorlardı. Sonunda kız komşularım olacaktı , içten içe mutlu olmuştum . Ama durum pek düşündüğüm gibi olmadı. Bir şekilde tanıştık , dışarıya çıkarken beni de çağırmaya başladılar ama bir türlü elektiriğimiz uyuşmadı hiçbiriyle . Özellikle benimle yaşıt olan sapsarı kaşlı , beyaz tenli, sarışın bir kız vardı. Küçük gözleri ve bakışı insana biraz tedirginlik verse de , hafif tombişliği sevimli bir hava katıyordu . En çok onunla sorun yaşamıştım. Az fenalık yapmadık birbirimize. Çocuksu fenalıklar tabi .. O zamanlar çok popüler bir oyun vardı . Herkesin bilgisayarı kaldırmazdı. Apartmanda en son sürümünü tek benim bilgisayarım kaldırdığı için , onlar bize gelmek için bin bir plan yapar, ben de anneme evde olmadığımı söylettirip onları almazdım eve . Ne kadar fenaymışız diyorum şimdi , aslında fenalık olsun diye yapmazdık ama şimdi bakınca öyle gözüküyor . Özellikle şunu hiç unutmam , aşağıda kille oynuyorlardı beni de çağırmışlardı sonra hadi eve gidelim deyip , ben girdikten sonra yeniden çıkmışlardı. Bunun gibi onlarcasını anlatabilirim. Apartman entrikadan geçilmiyordu yani . Ama hiç tahmin etmezdim ki bu sinsi düşmanlık , sıcak bir dostluğa dönüşecekti. Yıllar geçtikçe çocukluk gururumuzu ve egomuzu bir yana bırakmaya başladık , hem aynı sınıfta hem de aynı apartmanda olmamız bizi zorunlu bir ittifaka götürüyordu. Bir de insan çocukken daha acımasız oluyor sanırım , birbirimize kıyamamaya başladık. Zaten o sarışın cadıyla şartlar gereği daha çok görüşüyorduk. Diğerleri daha büyüktü bizden, onlarla çok sık görüşemiyorduk okul zamanı. Bir de biz öğlenciydik . Sabahları da bizim ev boş olurdu. Sonra zaten sabah bize gelmeler , annemin topuklu ayakkabılarını giyip manken edasıyla yürümeler , evcilikler .. Sevmeye başlamıştık birbirimizi. Ben de bir kız olarak hasret kalmışım tabi böyle şeylere. Son anda paçayı kurtardım yani. 7.sınıfta artık köklü bir değişim geçirmiştim , o grup hepsiler, bratz grupları , büyüklü küçüklü yazmalar sona erdi. O bahsettiğim sarışın cadı da oldu olası olgundu , bir kere bile "xd " diye gülmedi, tozluk takmadı, o grup hepsi danslarımıza bakıp salaklar deyip geçerdi . Kız anne olarak doğmuş resmen. Ben o dönemi dibine kadar yaşarken , o yetişkin gibiydi. Ben evrimimi geçirdikten sonra da bizim tam anlamıyla dostluk evresi başladı. Şimdi bunların üzerinden 8 yıl geçti ve o sarışın cadı benim hayatımın çok büyük bir parçası , en iyi dostum , anılarımın enlerinin baş kahramanı. Yani o karşılıklı nefretin bu denli sıkı bir dostluğa dönüşmesi , bana zamanın ne denli bir şeyleri değiştirebildiğini, hiçbir zaman umut etmeyi bırakmamayı ve  "asla" dememek gerektiğini öğretti. Siz de hayatın beklenmedik şeylerle dolu olduğunu unutmayın ve asla ümit etmeyi bırakmayın. Tanrının unutulan çocuğu diye bir şey yoktur , sadece her kapı açık değildir .




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Göz Yummak

Bir Film Daha